Baba Tahir’in, Hemedanlı Tahir’in, Uryan Tahir’in Kürt olduğuna ve eserlerinde kullandığı dilin Kürtçe olduğuna dair çelişkili bir yaklaşım vardı. Bu çelişki, yüzyıllar boyunca köklerimizden bizi koparmak ve var olan devşirilmiş sistemin içinde sıradan bir devşirme yaratmak isteyenlerin uydurmasıydı. Neyse ki köklü geçmişimiz ve inatçı, iradesi çelik gibi olanların rehberliği sayesinde üzerimize atılmak istenen ölü toprağını bir daha geri gelmeyecek şekilde üstümüzden silkeledik.
Kürt edebiyatının başlangıcıdır Baba Tahir’in yazdığı beyitler. Baba Tahir’e karşı kafa karışıklığı, şüphesiz, egemenlerin Baba Tahir’i Kürt ve Kürtçe dışında her milletin içine sokma çabasından kaynaklanıyor. Klasik eserler üzerinde dirsek çürüten, sözüm ona derin araştırmacılar ve devlet merkezli dil bilimciler tezlerinde Baba Tahir’i Türk, Arap, Fars hatta Rus bile yaptı. Ancak bir türlü kendisi olmasına izin vermediler. Meseleleri baştan sona, bizim biz olmamamız için ellerinden ne geliyorsa uygulamaktan çekinmeyen, yalanlarla örülmüş ömürlerinden, yazdıkları tezlerinden anlamak mümkün.
Prof. Dr. Marûf Xeznedar, bir kuyumcu hassasiyetiyle incelediği kaynaklarla hakikati karanlık ellerin içinden alıp önümüze koyuyor. Evet, bizim topraklarımızda yalancının mumu yatsıya kadar yanmıyor; maalesef bazen yüzlerce yıl boyunca yanmaya devam edebiliyor. Örneğin, Baba Tahir’in dilinin inkârı, yıllarca sürdürülen bir yalan gibi. Ancak en nihayetinde hakikat ortaya çıkar; algılar, çarpıtılmış gerçekliklerle üretilen yalanlar, suda çürüyüp kaybolur.
Bir yüzyıl boyunca ortaya atılan yalanın yalan olduğu anlatılır; sonraki yüzyılda ise hakikati anlatmaya başlarız ve çabalarız. Zorlu bir coğrafyada yaşıyoruz. Yalanın bile on yıllarca sürdüğü ve inanıldığı bir sistemde mücadele etmek, başlı başına çetin bir savaştır.
Xeznedar’ın yayımladığı 7 ciltlik “Kürt Edebiyat Tarihi”, Nûbihar Yayınları tarafından okurlarla buluştu. Kürtçenin Sorani diyalektiğiyle yazılan eser, Ziya Avcı’nın muhteşem çevirisiyle Kurmancî diline kazandırılmış. Xeznedar’ın elli yıldır üzerinde çalıştığı bu paha biçilmez eser, önümüzü aydınlatması ve tartışılması gereken büyük bir nimet niteliğindedir. Belgelerin ışığında, Kürt Edebiyat Tarihi’ni önümüze koyuyor.
Başucumdaki bir bardak sudan sonra gelen, başucu kitabım bu 7 ciltlik set oldu. Okuduğum her cilt dikkatimi çeken noktalar üzerine yazmam için bir motivasyon kaynağı. Bu 7 ciltlik eser, her Kürt okurunun evinde bulunması gereken bir eserdir; bir başucu setidir, bir bardak sudan sonra gelen bir eserdir. Xeznedar, Baba Tahir’in hayatını, eserlerini ve eserleri üzerine yazılanları, kendi el yazısıyla yazdığı beyitlerin rehberliğinde inceliyor.
Baba Tahir aynı zamanda bir Yarsan dervişidir; Yarsan dininin sofilerinden biridir. Hayatını Ehlê Heq yoluna adamış güçlü bir şair, inancın ve aşkı harmanlayan bir yürektir. Xeznedar’ın aktardığına göre, kendisine ait yalnızca kulpu kırık bir ibriği vardır. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, Baba Tahir’i ziyaret eder ve Pîr Tahir, kendisine ait olan bu kulpu kırık ibriği sultana verir. Selçuklu Sultanı da gittiği her yere ve katıldığı tüm savaşlara bu ibriği yanından ayırmadan götürür. Bu ibrik, bir metadan çok daha fazlasıdır.
Baba Tahir, kendi döneminin bir filozofudur; ilahi aşkla dilberinin peşindedir. Aşıktır, maşukunu arar durur. Baba Tahir, “Ben o noktayım ki harften geldim,” der. Bu söylemin altındaki mesaj, bizi nefsini ayaklar altına almış hakiki bir derviş ve şairle tanıştırır. Beşerî hayat karşısında Pîr’in aldığı tavır, maddi hayatın bir hiç olduğu ve yeryüzünün hakiki olana ulaşmak için bir istasyon olduğu fikrini yansıtır.
Dönemin dervişleri ve şairleri, sürekli bir arayış içindedir. Beyitlerinden ve el yazması eserlerinden, varlığın acısından yakınmak yerine ona sahip çıktıklarını anlıyoruz. Sürekli bir anlam arayışı ve görünmeyeni bulma çabası, yalnızlığa atılan ilk adım değil midir? Tefekkür gereklidir. Baba Tahir’in beyitlerini anlamak için şüphesiz Yarsan dinini ve bu inancın yaşam ile yaşamdan sonraki hayata dair tezahürlerini bilmek gerekir. Xeznedar, Hemedanlı şairin beyitleri için şöyle der:
“Baba Tahir, şiirlerinde üzerinde durduğu ve sürekli öne çıkardığı ‘varlığın birliği’dir. Onun peşinden gitmiştir; yolda rastlaştığı ‘arzu’ ve ‘vücut’tur. Baba Tahir, her ‘şey’in içinde bir ‘gençlik/güzellik’ görür. Şiirlerini gazel gibi nakletmiş ve güzel olan, diri olanla yüreğin renkleriyle inancını kökleştirmiştir. Şair, gül ve kız imgesi arasında hiçbir ayrım yapmaz çünkü yaratan/üreten her iki imgedir.” [s.136]
Baba Tahir’in şiirlerinin bir kısmı, Konya Kitaplık Müzesi’nde Mevlana Celaleddin Rumi’nin türbesinin bulunduğu yerde keşfedilmiştir. Bu el yazması eserler, 1444 yılında kayıt altına alınmıştır. Kürtçe yazılmış olan beyitlerden birkaçını birlikte okuyalım:
Yerin en dibinde altından bir saray inşa etsen,
Güllerden ve menekşelerden çevirsen de,
/
Otursun şimşir ağacının gölgesinde,
Bir omuzunda her dem bülbül gibi okusa.
/
Neticede gitmek ve yok olmaktır,
Yerin mezar ve topraktır. [s.14]
Yukarıdaki beyitlerden anlaşılacağı üzeri yeryüzündeki yaşam kısa; ikinci yaşam olan, sonsuzluğu imleyen hayattır esas olan. Ruhani yaşam kıymetlidir, maddi/materyal yaşam ise yalnızca kısa bir geçiştir. Bu bakış açısı, Yarsan inancına olan bağlılığı ve onun felsefesi hakkında bize çok şey anlatıyor.
Baba Tahir’in beyitlerindeki gül imgesi ve kendini Tanrı’ya çırılçıplak adaması, ona yüreklilikle açık olması, “Üryan”lığının bir delilidir. Şair, aşka her dem kulak vermiştir. Bu yüzden geceleri sancılar ve acılar içinde kıvranarak uyumuş, sabahın seherinde ona kavuşma arzusu ile gözlerini açmıştır. Kara sevdadan bahsetmiş, aşkın güzelliği karşısında aklını yitirecek kadar derbeder olmuştur.
Yaşadığımız dönemin şairlerine baktığımızda, hakiki şairlerin çoktan ölmüş olduğu hissine kapılmamak mümkün değil. Yarsan inancının çeperinde, onun öğretileriyle yükselen; nefsini küçülte küçülte büyümüş bir şairdir Baba Tahir. Manevi hayatın damarını hissetmiş; uzak olanı yakın, yakın olanı ise çok uzak kılmıştır. Şairin beyitleri, birbirine zıt iki durumun esasında ne kadar yan yana olduğunun ispatıdır.
İnandığı yoldan tek bir geri adım atmadan yaşamını sonlandıran, beyitlerin şahı Kürt Tahir’in hayatı, eldeki bilgiler ışığında bize şunları gösteriyor: samimiyet, inanç, yüreğin derinliklerinde güzellik, içten ahlak ve sultanlara, şahlara, krallara asla boyun eğmeyiş.
Xeznedar’ın kitaba koyduğu beyitlerden çıkardığım sonuçlardan biri de, her beyitin altında yatan derin anlamın, sonsuzluğa açılan bir kapı olduğudur. Bu beyitler yüreğin boşluğundan, ilk defa gülün ve gülistanın bahçesinde dolaşan birinin hayret ve şaşkınlık yaratan ifadesi gibi taze ve canlıdır.
Xeznedar’ın bu çalışması, birçok yeminli Kürt düşmanına muazzam bir cevap niteliğindedir. Hemedanlı Tahir’i her millete mal etmeye çalışan, ancak asil olan Kürt halkını ve Kürtçeyi görmezden gelip köklerinden koparmaya uğraşan sistemin kalemleri artık iflas etmiştir. Kullanışlı kalemlerin yalanlarla yaktığı mum, bir daha yanmamak üzere sönmüştür. Tezleri bir bir çökmüştür.
Yazıyı Kürt Tahir’in beyitleriyle kapatalım:
Sensiz gözyaşları gözlerimden düşüyor
Sensiz umudumun ağacı meyvesiz
/
Sensiz gonca yalnızlığım gece gündüz
Öyle bekliyorum ömrümün geçmesini
More Stories
Adana’da yakalanan FETÖ şüphelisi tutuklandı
Ümraniye’de bir garip olay… İki minibüs şoförü ‘yarış’ yaptı: Hamile yolcu ‘stres yüzünden doğuracağım’ diyerek indi
Irak’ın Kuzeyinde 2 PKK’lı Terörist Etkisiz Hale Getirildi